Bu satırları yazarken aklımda üç yüz var…

Üç kalp...

Üç insan.

Neşe Alten, Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz.

Onlar, kara toprağa düşmüş üç güzel fidan.

Görevini yaparken, bir çocuğun kalbine ışık olmaya çalışırken hain ellerce hayattan koparılan o tertemiz öğretmenlerimiz…

Neşe Alten’in tebessümü, Aybüke öğretmenin sazındaki umut, Necmettin öğretmenin yüreğindeki ideal…

Her biri bu toprakların vicdanına kazınmış birer isim artık.

Onlar, sadece birer eğitimci değil; bir nesli aydınlatmak uğruna can veren kahramanlardır.

...

Bir milletin geleceğini inşa eden ne siyasetçidir, ne sanayicidir, ne de teknokrattır.

O geleceği inşa eden, sınıfın ortasında yorgun ama umutla duran bir öğretmendir. Elinde kalem, yüreğinde sevgiyle, her gün bir neslin kaderine dokunur. Fakat bugün o öğretmen, toplumun gözünde ne kadar değer görüyor, ne kadar korunuyor?

Maalesef tablo iç açıcı değil.

Çocuklarımızın büyük bir kısmı saygıdan, disiplinden, emeğe hürmetten uzak büyüyor.

Tembellik bir meziyet gibi görülüyor, küfür normalleşiyor, ahlak ise “eski kafa” diye alaya alınıyor.

Bu durumun temelinde sadece çocuklar yok; asıl sorumluluk, onları bu şekilde yetiştiren ebeveynlerde.

Bir zamanlar “eti senin, kemiği benim” denilen öğretmenlere bugün, çocuğunun önünde ses yükselten, sosyal medyada hedef gösteren velilerle karşılaşıyoruz.

Öğretmenin sözüne değil, çocuğun bahanelerine inanılan akıl almaz bir dönemdeyiz.

Üstelik öğretmen sadece bu saygısızlıkla değil, sistemin yüküyle de boğuşmakta.

Kalabalık sınıflar, bitmeyen evrak işleri, eksik materyaller ve de bilinmeyen kıymet…

Her biri bir çentik açıyor yüreğinde.

"Yarım gün çalışıyor” diye küçümsenen o öğretmen, akşam evinde hâlâ kağıt okuyor, proje hazırlıyor, sınıfındaki bir çocuğun derdiyle dertleniyor.

Ama kimse görmüyor.

İşte bu yüzden öğretmenlik artık sadece bir meslek değil, bir direniş haline geldi.

Cehalete, saygısızlığa, umursamazlığa karşı bir direniş…

Oysa toplum olarak bu direnişi yalnız bırakmamalıyız. Çünkü eğitim, bir ülkenin köküdür.

Kökü zayıf olan ağacın dalları ne kadar gür görünse de ilk fırtınada devrilir.

Öğretmeni değersizleştiren bir toplum, aslında kendi geleceğini de göz göre göre kendi elleriyle budar.

Velhasıl bugün ihtiyacımız olan şey, öğretmeni yeniden yüceltmektir.

Onu sadece 24 Kasım’da hatırlamak değil, yılın her günü onun yanında olmaktır.

Çünkü güçlü öğretmen demek, güçlü nesil demektir.

Ve unutmayalım:

Eğitim, öğretmenin omuzlarındadır.

...

Neşe Alten’i, Aybüke Yalçın’ı, Necmettin Yılmaz’ı ve bu yüce meslek uğruna toprağa düşen tüm öğretmenlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum.

Onların ışığı, bu ülkenin geleceğini aydınlatmaya devam edecek.