Hepimizin her konuşmada söylediği ama çocuğumuzdan tam aksini beklediği bir şey var.
"Herkes doktor ya da mühendis olması gerekmiyor"
Ne kadar doğru değil mi?
Ama eğer çocuğumuz sınava hazırlanıyorsa fikrimiz bir anda değişiyor.
Ya doktor olacak, ya mühendis ya da avukat.
...
Ülkemizin her köşesinde, her meslekte usta zanaatkarlara ihtiyacımız var.
Marangozundan terzisine, elektrikçisinden kuaförüne kadar her işin ayrı bir değeri, ayrı bir onuru vardır.
Gerçek başarı, insanın kendi yeteneğini keşfedip, o alanda en iyisi olmaya çalışmasıdır.
Unutmayalım ki, toplumun her kesiminde kalifiye ve yetenekli ellerle büyüyen bir Türkiye, ancak böyle yükselebilir.
...
Ayrıca unutulmamalıdır ki; helal kazanç ve mesleki ahlak da elimize alacağımız mesleğin en kutsal tarafıdır.
Bir meslek sahibi olmak, sadece beceriyle ölçülmez; yapılan işin doğru, dürüst ve Allah rızasına uygun olması gerekir.
Alın teriyle kazanılan her ekmek değerlidir ve bu ekmeği helal kılmak meslek ahlakının temelidir.
İşini severek, hakkını vererek yapan, kullarına ve Yüce Allah’a hesap veren insan, hem kendine hem topluma hayırlı olur.
İşte bu yüzden mesleki eğitim sadece teknik değil, aynı zamanda ahlaki donanımı da içermelidir.
...
Velhasıl bizlere sil baştan güzel bir tezgah lazım. Ama bu tezgah onun, bunun peydah ettiği tezgahlarda değil de bizatihi özbeöz kadim geçmişimizin ruhu ve donanımıyla örülmüş, istikbal muştusuyla dizayn edilmiş bir tezgah.
Öyle bir tezgah ki; ezber bozan değil, ezberi yıkan bir eğitim tezgahı olmalı.
İşte zannımca vicdanı olan, hedefi olan ve de ayakları yere basan bir eğitim tezgahı nasıl
olmalı sorusuna cevabım aşağıdaki gibidir:
• Okul öncesi eğitim 1 yıl olmalı ve tamamen ücretsiz verilmelidir.
Her çocuk eşit başlamalı; anaokulu lüks değil, temel haktır.
• İlkokul 5 yıla çıkarılmalı.
Ama ilk üç yılı çok özel olmalı:
Ahlak, erdem, doğru davranış, dil bilgisi, yardımlaşma ve karakter eğitimi odaklı olmalı.
Zihin, önce kalp eğitilerek hazırlanmalı.
• İlkokuldan sonra “Meslek Ortaokulları” açılmalı.
Her çocuk fen bilimlerine yatkın olmayabilir; ama her çocuğun içindeki yetenek keşfedilmeye değerdir.
• Meslek Ortaokulları ile birlikte “Spor Ortaokulları” da açılmalı.
Spor, sadece beden değil, disiplin ve karakter işidir. Koşan, terleyen, centilmen ve kararlı bir nesil için
Koşan, terleyen, centilmen ve kararlı bir nesil için futbol, güreş, voleybol, okçuluk, atletizm gibi alanlarda yetenek odaklı eğitim veren okullar kurulmalı.
Her şampiyon İstanbul’da doğmaz; sistem Anadolu’daki cevheri de keşfetmeli.
• Ortaokul 3 yıl olmalı ve buraya kadar eğitim zorunlu tutulmalı.
Temel donanımı almayan çocuk, hangi yola girse eksik kalır.
• Sınıfta kalma geri gelmeli.
Gerçek hayat sınıfta bırakıyor; okul neden bırakmasın?
• Liseye geçişte baraj sistemi getirilmeli.
Barajı aşan devlet liselerine, aşamayanlar açık veya özel liseye yönlendirilmeli.
Zoraki okuyan değil, isteyerek yürüyen gençler gerek bize.
• Baraj altı kalanlar için 2 yıllık mesleki gelişim atölyeleri kurulmalı.
Marangoz, terzi, kuaför, elektrikçi… Her biri altın değerinde işler!
Bu alanlarda iş garantili eğitim verilmeli.
• Lise zorunlu olmamalı, ama yönlendirici sistem güçlü olmalı.
Genç, ya bilim yolunu seçecek ya zanaat yolunu. Her iki yol da saygıya değer olmalı.
• Fen Liseleri, Yeni Nesil Meslek Liseleri ve Spor Liselerine stratejik yatırım yapılmalı.
Yeni Türkiye, hem bilim insanına, hem ustaya, hem de olimpiyat madalyalı sporculara muhtaç.
• Meslek lisesinden çıkan genç, doğrudan işe başlayabilmeli.
Diploma değil, maharet konuşmalı.
• Herkes üniversite okuyacak diye bir kural yok!
Hayatın yolları çoktur; hepsi bir koridora sığmaz.
• Her köye üniversite değil, her köyden nitelikli insan çıkaracak sistem kurulmalı.
Sayı değil, kalite önemli.
• İhtiyaç olmayan bölümler kapatılmalı; formasyon herkese dağıtılmamalı.
Öğretmenlik, bir ruh işidir; diploma ile değil liyakatle verilmeli.
• 15-20 yıllık istikrarlı, köklü bir eğitim planı yapılmalı ve siyasetten korunmalı.
Eğitim sistemi çocukla oynayamaz! Çocuk sisteme değil, sistem çocuğa uymalı.
Aksi hâlde ne olur?
Kâğıtta eğitimli ama hayatta savrulmuş bir nesil…
Yeteneği harcanmış, zamanı çalınmış bir gençlik…
...
Artık çocuğun zekâsını değil, yönünü ölçen bir sistem kurulmalı!
Eğitim, herkese aynı elbiseyi giydirmek değil; herkese uygun elbiseyi diken bir terzilik işidir.