“Gençlerini ihmal edenler, geleceğini imha eder…”
Bu söz, aslında bir hakikatin özlü ifadesidir.
Çünkü; tarih bize gösteriyor ki, milletlerin dirilişi de çöküşü de gençleriyle doğrudan ilgilidir.
Gençlik, bir milletin omuzlarında taşıdığı en büyük emanettir.
Eğer o emanet hoyratça savrulur, köklerinden koparılırsa; geleceğin ufku karanlıklaşır.
Ama gençlik, değerleriyle, ilmiyle, ahlakıyla beslenirse; işte o zaman milletler tarih sahnesinde dimdik ayakta kalır.
Türk gençliği, yüzyıllar boyunca yalnızca kendi milletinin değil, tüm mazlumların umudu olmuştur.
Malazgirt’te Alparslan’ın ordusundaki yiğitler daha yirmili yaşlarındaydı.
İstanbul’un fethinde surlara ilk sancağı diken Ulubatlı Hasan, gençliğin imanı ve cesaretinin en somut nişanesiydi.
Çanakkale’de, daha diplomasını almamış üniversiteli gençler, liseli gençler, kitaplarını bırakıp cepheye koştu.
Onların çoğu bir daha geri dönmedi ama bu toprakların bağımsızlığı onların kanlarıyla mühürlendi.
Bugün, gençlerimizin önünde yeni bir sınav var.
Artık düşmanlar top ve tüfekle gelmiyor; kültürle, ekranlarla, uyuşturulmuş hayat tarzlarıyla geliyor.
Eğer gençlerimizi ekranların karanlık girdabına, batının tüketim alışkanlıklarına, kendi öz benliğini küçümseyen sahte ideallere teslim edersek; işte o zaman geleceğimizi imha etmiş oluruz.
Çünkü; gençliğin ruhunu kaybetmesi, bir milletin bağımsızlığını kaybetmesinden daha acıdır.
Ama unutmamak gerekir ki, Türk genci geçmişte olduğu gibi bugün de umudun adıdır.
Bugün laboratuvarlarda, kütüphanelerde, atölyelerde sabahlayan, vatanı için yeni icatlar geliştiren, milli teknoloji hamlesinde yer alan bir gençlik yetişiyor.
Aynı zamanda imanını, maneviyatını, tarihini bilen; kökleriyle gurur duyan bir gençlik de filizleniyor.
Onlar, Fatih Sultan Mehmet Han gibi ufku geniş; Alparslan'ın şanlı ordusu gibi ahlaklı olmalıdır.
Olacaktır da...
Eğer biz büyükler olarak gençlerimizi ihmal etmez, onların yanında olur, yol gösterirsek; geleceğimizin temelleri sağlam olur.
Fakat eğer onları yalnız bırakır, değerlerini küçümser, onları ötekileştirir, sadece tüketici bir nesil olarak yetişmelerine göz yumarsak; işte o zaman kendi elimizle kendi geleceğimizi imha etmiş oluruz.
Türk genci, mazisiyle gurur duyarak geleceğe yürümeli, ruhunu ve aklını aynı potada yoğurmalıdır.
Çünkü bu topraklar defalarca şahitlik etmiştir ki, bu milletin en büyük güvencesi tankları, uçakları, hazineleri değil; imanlı, ahlaklı, çalışkan ve bilinçli gençleridir.
Ve bu gençlik, bu emaneti taşıyacak kudrete sahiptir.