Zafer Partisi Tekirdağ İl Sekreteri Naim Söylemezoğlu, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: Ben bu satırları, herhangi bir siyasi hesapla değil; milletin ve devletin geleceğini omuzlarında taşıma sorumluluğu hisseden bir Türk milliyetçisi olarak yazıyorum. Ve bu satırları yazarken, sadece bir adamın değil; bir milletin, bir devletin, bir medeniyet iddiasının susturulduğunu görerek yazıyorum. Ümit Özdağ, 135 gündür tutsak. Sadece fiziken değil, sistematik bir itibarsızlaştırma, sessizleştirme ve yıpratma politikasıyla tutsak. Ve bu tutsaklık öyle rastgele bir hadise değil. Bu, hukukun sopaya dönüştüğü, devletin içindeki bazı odakların milletin bağışıklık sistemini yok etme girişiminin parçası olan, son derece bilinçli ve hesaplı bir operasyondur. Ümit Özdağ bugün içerideyse, bunun tek sebebi vardır: Türk milletine gerçeği haykıran son seslerden biri olması. Bazıları hâlâ olayın hukuki sürecini konuşuyor. Bazıları bu süreci basit bir kişisel kriz gibi görüyor. Ama artık her Türk vatandaşının gözünün içine baka baka söylüyorum: Bu bir yargı süreci değildir. Bu, Türk milletinin zihninden devlet refleksini sökme operasyonudur. Çünkü devlet artık “devlet gibi” davrananlara karşı tahammülsüzdür. Çünkü bazı eller istiyor ki: Türkiye artık kendi kaderini belirleyemesin. Türk kimliği, çoğulculuk yalanıyla silinsin. Millet, tek bir bayrak ve tek bir vatan fikrinden uzaklaştırılsın. Bunun adı yeni Türkiye projesi. Ve bu projede Ümit Özdağ gibilerin yeri yok. Çünkü bu proje; vatanı pazarlık masasında, milleti kimliksizleştirme mühendisliğiyle dönüştürmek isteyenlerin projesidir. Ve bu projenin önündeki son engel Türk milliyetçileridir. Hatırlayın geçmişte de benzer operasyonlar yapıldı. TSK’ya kumpas kurulduğunda, MİT hedef alındığında, gazeteciler, akademisyenler, yurtseverler tasfiye edilirken, aynı akıl aynı cümleleri kuruyordu: Bu bir yargı sürecidir. Bugün o süreçlerin kirli yüzleri birer birer ortaya döküldü. Ama ne yazık ki, o gün susanlar hâlâ susuyor. Çünkü bazıları için koltuk, hakikatten daha değerli. Şimdi size daha açık konuşacağım. Bugün Ümit Özdağ’ın esaretinin arkasında yatan şey, sadece fikirleri değil. Asıl hedef, onun milletle bağ kurabilen tek siyasi figür olmasıdır. Çünkü bu sistem, halkla temas eden, halkın özlemini seslendiren hiç kimseyi hazmedemiyor. Bu sistem; salon siyasetçilerini, mutabakat kuklalarını, sınırları silikleştirenleri baş tacı ederken; milleti birleştiren ve milliyetçiliği bayraklaştıranları içeri tıkıyor. Ve şimdi bir daha soruyorum: 135 gündür içeride tutulan kim? Sığınmacı karşıtı bir duruş mu? Yeni açılım sürecine itiraz mı? Türkiye’nin Türk milleti ile yeniden buluşması mı? Hayır. İçeride tutulan, bu milletin ayağa kalkma iradesidir. Kulağımıza geliyor, kapalı kapılar ardında yeniden barış süreci konuşuluyor. Yeni Anayasa diyenlerin bazıları, Türklüğü metinden silmenin yollarını arıyor. İçeridekiler serbest bırakılıyor, Kandil’den yine tehditler geliyor. Ve buna karşı çıkan, tek tek hedef alınıyor. Açıkça söylüyorum: Bu millet bir açılım sürecini daha kaldırmaz. Ve bu milletin karşısına, bir gün vatan millet edebiyatı, ertesi gün etnik müzakere ile çıkanlara artık karnı toktur. 11 Haziran yaklaşırken, mahkemelerin vereceği karar yalnızca Ümit Özdağ’ı değil, Türk milletinin devletine olan inancını da etkileyecektir. Ya bu dava, hukukun değil siyasetin malzemesi olarak bir utanç vesikası hâline gelecek ya da bu milletin adalete olan inancı, yeniden filiz verecek. Ama ne olursa olsun şunu bilin: Türk milliyetçileri unutmaz. Türk milleti affetmez. Ve Türkiye, bu ihaneti yutmaz. Biz Zafer Partisi olarak bu davanın takipçisiyiz. Çünkü bu dava, sadece Ümit Hoca’nın değil, çocuğunun geleceğini Türkçe görmek isteyen, bayrağın rengini şehidinin kanından bilen, devletin adını Türk devleti olarak duymak isteyen her vatan evladının davasıdır. Ve biz susmayacağız. Çünkü biz susarsak, sıra hepimize gelir. Bugün Ümit Özdağ susturulursa, yarın Türk milletinin kendisi susturulacaktır. Bu yüzden 11 Haziran bir duruşma değil, Türk milletinin devletine karşı uyanma günüdür. Bize düşen, bu sesi yükseltmektir. Sözü büyütmektir. Hakkı korkmadan savunmaktır. Ve son söz: Türk milleti, tutsak edilmiş vicdanını, çok yakında sandıkta, sokakta, sokakla birleşen fikriyatla özgürleştirecektir. Biz buradayız. Hala ayaktayız. Ve asla geri adım atmayacağız.