Çerkezköy

Yüceer: Eden eder giden gider

CHP Tekirdağ İl Kongresinde Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Candan Yüceer’de isim vermeden Çerkezköy Belediye Başkanı Vahap Akay’a sert sözlerle eleştirdi. Akay’ın “Atın bizi partiden rahatlayın” sözlerine Yüceer, “Atatürk’ün partisini kimsenin istifa ile, iftira ile tehdit etmeye hakkı yok. Kim olursak olalım yok. Eden eder giden gider. Ayırt edici söylemler vız gelir tırs gider.” dedi.

CHP Tekirdağ İl Kongresine Çerkezköy Belediye Başkanı Vahap Akay ile Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Candan Yüceer’in sözleri damga vurdu.

Kongrede, konuşma yapan Yüceer, isim vermeden kendisine eleştirilerde bulunan Akay’a ve kendisini eleştirenlere aynı sertlikte kürsüden cevap verdi.

“ÖNCE KENDİNE BAKACAKSIN SONRA KONUŞACAKSIN”

Yüceer, “Ben istediğimi yaparım, söylerim kimse bana dokunamaz’ diye bir hak, Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapan, görev alan kimsede yok. Tam 17 yıldır bu partinin üyesiyim. 20 yılı aşkındır işte bu mücadelenin, bu inancın, kararlılığın izindeyim. Ben kimseyi ayırt etmiyorum. Sevmiyorum da öyle konuşmaları, burada hep beraberiz. Burada öyle böyle yok. Sadece sandıktan çıkan var, çıkamayan var. Demokrasinin gereği bu. Sindireceksiniz. Demokrasiyi içselleştireceksiniz. Demokrasinin kendi içinde, kenarından geçemeyen, demokrasinin D’sini bilmeyen, birlik beraberliğin köşesinden geçmeyenler çıkmışlar bu kürsüde; ‘vay öyle vay böyle vay şöyle’ diyorlar. Buradan sesleniyorum: Önce iğneyi kendine çuvaldızı karşındakine batıracaksın. Önce kendine bakacaksın sonra konuşacaksın.” dedi.

“BEN ÖN SEÇİMİ SAVUNDUM”

Yüceer, şöyle devam etti: Yıllardır katıldığım il kongrelerinde hep böyle yaptım. Doğru neyse onu savundum. Sanki hiçbirimiz o kongrelere katılmamışız. Sanki hiçbirimiz Tekirdağ il örgütünde çalışmamışız. Sen kendine gelince demokrasi diyorsun da başkası için demokrasiyi pas mı geçiyorsun. Olur mu böyle şey? Ben ön seçimi savundum, gittim Ankara’da parti meclisinde, kurultaylarda ön seçimi savundum. Ön seçimin kitabını yazabilirim onu da söyleyeyim. Hiçbir zaman bir kürsüde, böyle özel bir toplantıda böyle özel bir kongrede ya da başka bir kongrede hiç beni anlatmadım. Silivri zindanlarında o kadar yoldaşımız bedel öderken, geçmişten bugüne, Ulu Önder Atatürk’ten bugüne o kadar yoldaşımız, partilimiz bedel ödemişken, şu kürsülerde bana öyle yaptılar da böyle yaptılar da o öyle dedi de bu böyle dedi demeyi zul sayarım. Bugün burada olduğunuz için, bu umudu birlikte büyüttüğümüz için ayırt etmeden her birinize yürekten teşekkür ediyorum.

“BEN YAŞADIKLARIMI ANLATSAM ANKARA’YA YOL OLUR”

Ben o sandıklara girerken, ‘sen bana oy verdin, sen vermedin’ demedim. Ben yaşadıklarımı anlatsam Ankara’ya yol olur. Ve hepsi kayıtlı, öyle hikâye değil, masal değil. Ama biz bunları konuşmuyoruz, bizim davamız büyük. Biz burada kongre yapıyoruz evet ama Cumhuriyet Halk Partisi sadece bir siyasi parti değil, niye böyle? Çünkü kurucu iradenin partisi. Köklerimizde Kuvayı Milliye var. Dallarımız geleceğe taşınan umutlar. Yok mu sayalım bunları? Birileri çıkıp öyle bir konuşuyor ki, Allah rahmet eylesin İsmet İnönü gelse Kurtuluş Savaşı’nı öyle anlatamaz. Bir ballandırıyor ki 7 düvele mücadele vermiş. Tek başımıza mı veriyoruz bu mücadeleyi, tek başımıza mı kazanıyoruz? Arkamızda Genel Başkanımız var, insanüstü bir çalışma sergiliyor. Bir gün ağzından duymadım şöyle çalışıyorum, böyle çalışıyorum dediğini. Başı dimdik Ekrem İmamoğlu’nun. Başı dimdik arkadaşlarımızın. Hiçbirinin ağzından ‘ben’ ile başlayan şeyler duymadım. ‘Ben’ yok bizde, hep beraberiz. Bu mücadelede hep beraberiz. Yolumuz hiç öyle kolay olmadı. Her yerde mücadele verdim, vermeye devam edeceğim çünkü Atatürk’ün kurduğu partide siyaset yapıyorum. Çünkü Cumhuriyet kadınıyım. Çünkü adalete, milletin iradesine çok inanıyorum. Demokrasi yolunda yürümüş, bu kadar bedeller ödemiş bir partinin mensuplarıyız. Bütün bunları anlatıyorum çünkü gerçekten zor günlerden geçiyoruz. Bu günler baskının, zulmün, adaletsizliğin artık tavan yaptığı günler. Bu günlerde ne isterim? Birlik isterim. Örgütümüzü yanımızda görmek istiyoruz. Örgüt demek ne demek? Aday oldum, dediler ki kazanamaz. Çıktım sokak sokak gezdim, moralimi hiç bozmadım. Çakma anketler servis edildi. Türlü türlü haberler yapıldı. Ne namusum ne şerefim kaldı. Bir gün dönüp de böyle diyorlar, öyle diyorlar demedim. Aday oldum, sokaktayım, yanımda kimse yok. Her şey söylendi, kendi örgütümüz tarafından yorumlar yapıldı, beğenenler oldu. Dedim ki; “Candan sen dik dur, eğri belasını bulur” Önemli olan bu. Hani anlatılıyor ya hikayeler, ilçe örgütünün kapısını kapatanlar oldu. Ya ilçe örgütü ne demek? İlçe örgütünün kapısını açmayanlar, ilçe örgütünde bir tek büyükşehre oy istemeyenler oldu. Posterimi asanlar, “senin belediyeye işin düşmeyecek mi?” diye tehdit edildi. Bu mu birlik beraberlik? Bu mu? Değil. Öyle oyları kaçırarak değil, kırsal mahallere sandık koymayarak değil, öyle gelmeyenler yerine oy kullandırarak değil, adaletli bir şekilde sandık kurarak olur ve eğer bunun yapılması birilerinin zoruna gidiyorsa bence alışacaklar, demokrasi böyle bir şey. Demokrasiye, adalete alışacaklar. Alın teriyle bir yerlere gelmeyi öğrenecekler. Ben yıllardır öyle yaptım, çok güzel oluyor. En kutsal emek alın teri.

“İSTİFA İLE TEHDİT EDENLER OLDU”

Benim adaylığımda bir de partiyi tehdit edenler oldu. “Bak gidip başka yerden oluruz” dediler. Koskoca Atatürk’ün partisini istifa ile tehdit edenler oldu. Kimsenin bir ayrıcalığı yok, benim de yok. Biz böyleyiz alışın. Böyle de olacağız. Siyasallaşmış yargı tarafından kayyım olmak için can atanlar var, partimizin kapısı kilitlenmeye çalışırken, sesini çıkarmayanlar var. Ya da partimizin hukuksal savaşında kurtulması için, olağanüstü kurultay için imza vermekten hicap duyanlar var. Ben onlardan değilim. Ben 6 oku, Atatürk’ün devrimlerini kalbine kazımış, özüyle, köküyle, her şeyiyle Cumhuriyet Halk Partili olan bir büyükşehir belediye başkanı olarak konuşuyorum. Ama şunu da söyleyeyim kimsenin demokrasiyi sadece işine geldiği zaman kullanması doğru değil. O yüzden gerçek yiğitler, yenilgiden sonra ders çıkarır ama yiğit olmayanlar, ders çıkarmak yerine partiyi suçlar, iftiralar atarlar. Bakıyorum da sanki öncesi yok, sonrası yok, bir ‘ben varım’ derdindeler. Bizden öncekiler olmasa bu ülkeye Cumhuriyet tohumu atılmasa, Kurtuluş Savaşı olmasa, Cumhuriyet kurulmasa biz ne yapabilirdik bugün ya. O yüzden her şeyi kendinde bulanlar, en ufacık bir yenilgi yaşadığından hemen karşıya yönlendiriyorlar. Ben il kongrelerinde çok konuştum, demokrasiyi savunmak için. Neredeymiş bu arkadaşlar ya, yoklar mıydı? Oradaydınız. Niye o zaman gıkınız çıkmıyordu? Gelmiş ön seçim diyor. Ön seçim yıllardır deniliyor, her seçimden önce il örgütü düşürülmedi mi? Kayyım atanmadı mı? Neden o zaman sesinizi çıkarmadınız? Ne oldu şimdi birden ön seçim mi akıllarına geldi? Bizim aklımızdan çıkmıyor zaten merak etmeyin. Atatürk’ün partisini kimsenin istifa ile, iftira ile tehdit etmeye hakkı yok. Kim olursak olalım yok. Eden eder giden gider. Düşenler oluyor, kendini kaybedenler oluyor. Biz buradayız, dimdik ayaktayız. Ne bir adım geriye gideriz ne korkarız ne istifa ederiz. Sonuna kadar yürümeye devam ederiz. Ayırt edici söylemler vız gelir tırs gider. Tekirdağ il örgütünde ayrı gayrı yok, kavga yok. Bir sandıktan çıkan var bir de çıkamayan var bu kadar basit.

“HATTA BİLLBOARDLARA REKLAM VERECEK NEREDEYSE İL KONGRESİNDE KONUŞACAĞIM DİYE”

Maalesef parti içi yarışı hikayelerle, hayallerle sürdürmeye çalışanlar var. Gördüğünüz gibi partiyi yıpratma pahasına. Kameralar önü çok cazip geliyor, uzun uzun hazırlanıyor hatta billboardlara reklam verecek neredeyse il kongresinde konuşacağım diye. Böyle bir mantık var mıdır? Ne var çıkar konuşursun ama bu şekliyle bunu başka yere götürmek bize yakışmaz. Biz kendi partisine, kendi yol arkadaşlarına çelme takanların adlarını çok iyi biliyoruz. Sanmasınlar ki korkuyoruz diye susuyoruz, sanmasınlar ki bilmiyoruz. Her şeyi biliyoruz, herkes de biliyor. Partililerimiz de biliyor” dedi.