Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa, TÜGVA Genel Başkan Yardımcısı Enes Seba, Çerkezköy İlçe Emniyet Müdürü Cengiz Vatanel, İlçe Müftüsü Hasan Erdoğan, AK Parti İlçe Başkanı Salih Azbay, TÜGVA Çerkezköy Temsilcisi Murat Karakan, Çerkezköy İHH Temsilcisi Ercan Bulduk ve çok sayıda kişi katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, Türkiye Gençlik Vakfı tanıtım videosunun izlenmesi ile sürdü. Programın açılış konuşmasını yapan TÜGVA Çerkezköy temsilcisi Murat Karakan, “Bugün burada Türkiye Gençlik Vakfımızın gençliğe dair yürüyüşünü ve geleceğe olan iddiamızı bir kez daha sizlerle paylaşmanın heyecanını yaşıyoruz. 2 yıl önce devraldığımız bu emanetin ne kadar kıymetli olduğunun farkındayız. Bu bilinçle ilçemizde gençlerimiz için durmadan, yorulmadan çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Yaz dönemlerinde Yaz Okulu programlarımızla, kış dönemlerinde Vakıf Okulu programlarımızla gençlerimizi yalnız bırakmamak için gayret ediyoruz. Ortaokul gruplarımızda ‘Kitap Kurdu’ yarışmaları ile okuma kültürünü pekiştirirken, lise gruplarımızda ise münazara yarışmaları ve gençlik turnuvaları ile hem rekabet hem de takım ruhunu kazandırmaktayız. Çünkü biz gençlerimize ve gençliğimize önem veriyoruz. Biz evlatlarımızı önemsiyoruz. Bizler Türkiye Gençlik Vakfı olarak biliyoruz ki, bir milletin kaderi gençliğinin ve gençlerinin kaderinde saklıdır. İşte bu minval üzere bizim algımızdaki gençlik asla ve asla bir yaş grubundan ibaret değildir. Algımızdaki gençlik, başlı başına bir ruhtur. Bir çadırın gölgesinde koskoca bir medeniyet inşa edebilmektir. Bizim gençliğimiz omuzlarında bu coğrafyanın ağırlığını taşıyan kalbinde ise bu aziz milletin duasını saklayan bir emanettir. Bizim gençliğimiz Bedrin sadakatini Malazgirt’in cesaretini ve de Çanakkale’nin şehadetini imanıyla taşıyan bir gençliktir. Bizim gençliğimiz maziden aldığı kudreti istikbale bir meşale gibi taşıyacak olandır. Bizim gençliğimiz tarihiyle irtibatlı ailesiyle güçlü ve değerleri ile dimdik duran bir gençliktir” dedi.
Gençlik üzerine konuşurken yalnızca ideal bir nesilden söz etmediklerini sözlerine ekleyen Karakan, şöyle devam etti: Aynı zamanda bir sorumluluktan bir ehemmiyetten bir ufuktan bir mücadeleden bahsetmekteyiz. Çünkü biliyoruz ki dünya hızla değişmekte. Değerlerin buharlaştığı kimliklerin aşındığı yönlerin bulanıklaştığı bir çağdan geçmekteyiz. Hal böyle iken Müslümanlar olarak gözlerimizin önünde yaşanan bu savaşa asla ve asla kayıtsız kalamayız. Rahmetli lider Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın Bedir konuşması tam da bu çağda yaşadıklarımızı anlatmaktadır. Rahmetli hocamız der ki, ‘Farz edin bedir savaşı esnasında savaş alanını gören bir tepede develerinizi güderken bir çobansınız ve tepeden baktınız ki aşağıda iki ordu savaşmakta. Bir yanda Ebu Cehil komutasındaki müşrik ordusu diğer yanda peygamber efendimizin komutasındaki İslam ordusu. Ve dediniz ki, “ben bir çobanım, bir şey yapamam oturayım da izleyeyim” işte o zaman sizler inkarcılardan olursunuz. Savaşı izlerken bir an olsun içinizde bir şeyler aydınlandı ve ellerinizi semaya kaldırarak “rabbim, kim haklı ise o kazansın” diyerek dua ettiniz. İşte o an yine siz inkarcılardan olursunuz. Biraz zaman sonra yüreğinizdeki yangın sebebiyle, tekrar ellerinizi semaya açtınız ve “Allah’ım, senin peygamberin olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimiz ve onun ordusuna yardım eyle. Onları müşriklerin karşısında muzaffer kıl” diyerek dua ettiniz. İşte o an sizler günahkar fasıklardan olursunuz. Çünkü artık savaş başlamıştır. Vakit ne izleme vaktidir ne de kenarda oturup sadece dua etme vaktidir. Vakit o an o orduda savaşma vaktidir. Gerekirse o tepeden yuvarlana yuvarlana inerek peygamber efendimizin orduları etrafında savaşa dahil olma vaktidir’ İşte bizler buradan haykırıyoruz ki ey anneler ve babalar. Evlatlarımız çağımızın Ebu Cehilleri olan bir yandan dijital terörizm, bir yandan akran zorbalığı, bir yandan milliyetsizleştirme hamleleri ve de diğer yandan cinsiyetsizleştirme tuzaklarıyla yalnızlığa, bataklığa, ölüme sürüklenmekte. Sizler 8-4, 4-12, 12-8 vardiyalarında evlatlarınıza güzel bir gelecek bırakabilme hayali ve umudu ile ömrünüzü adeta çarklıların dişlileri arasında öğütürken bilesiniz ki geleceklerini kurtarmaya çalıştığımız o evlatlarımız, o iki gözümüzün ışığı olan mücevherlerimiz bir takım çevreler tarafından karartılmaya ve de söndürülmeye çalışılmakta. Şimdi buradan hepinize soruyorum, böylesine insafsız, böylesine kuralsız ve de böylesine vahşice yaşanan bu savaşta evlatlarımız birer birer katledilirken daha ne kadar izleyerek inkarcılardan olacağı? Yahut daha ne kadar oturduğumuz yerden dualar ederek herhangi bir gayret içerisinde olmadan günahkar fasıklardan olacağız. Dijital dünyanın karmaşasında gençlerin yalnız bırakılırsa onları bekleyen en büyük tehlikenin köksüzlük. Bazı kürsel akımlar, bazı kültürel yönlendirmeler, gençliğimizi ve de gençlerimizi aileden koparmak, kimliksizleştirmek ve aidiyetsizleştirmek için ciddi bir çaba göstermekte. Gençleri cinsiyetsizleştiren, değerleri sulandıran, milleri anlamsız bir tarih parçasına indirgemeye çalışan manipülasyonlar aslında geleceğimizi hedef almaktadır. Biz biliyoruz ki bu milletin gençliği böyle bir fırtınada savrulacak bir gençlik değildir. Bu milletin gençliği Şehit Ömer Halisdemir’in cesaretine şahittir, bu milletin gençliği Şehit Eren Bülbül’ün masum yüreğini taşımaktadır. Bu milletin gençliği bu aziz milletin ciğer paresi Yasin Börü’nün teslimiyetini, adanmışlığını örnek almaktadır. Bu milletin gençliği Dar’ül Erkan’dan filizlenen bir gençliktir. İşte bu yüzden bu milletin gençliği ne rüzgarda savrulur ne de kimlik arayışı ile yolda kaybolur. Bu milletin gençliği ailesinin duası ile ayakta durur vatanının yükünü omuzlar, inancının ışığında yürür. İşte tüm bunlar olurken, bizlerin payına düşen ise gençlerimiz ve de gençlerimize çok daha fazla sahip çıkmaktır. Onları ideolojilerin değil hakikatin, kültürün ve yüksek ahlakın merkezlerine yerleştirmektir. Zihinlerini berrak, gönüllerini sağlam, omuzlarını güçlü kılmak için aileyi güçlendirmek bizlerin en büyük gayesi olmalıdır. Çünkü aile ne kadar sarsılmaz olursa gençlik o kadar emin adımlarla ilerler. Gençlik ne kadar bilinçli olursa millet o kadar güvenle geleceğe yürür. Genç kardeşlerim, sizler bu ülkenin sadece yarını değilsiniz. Aslında bugünüsünüz. Bugün ne kadar güçlü olursanız yarın o kadar parlak olacaktır. Bugün ne kadar değerlerinize sahip çıkarsanız, yarın o kadar sağlam duracaksınız” ifadelerini kullandı.
“BİZİM DAVAMIZ İSLAMİYET DAVASIDIR”
Karakanın konuşmasının ardından ‘Gençlik Ruh İşidir’ adlı video izlendi. Daha sonra konuşan TÜGVA Genel Başkan Yardımcısı Enes Seba, “Türkiye Gençlik Vakfı kurulduğu günden bu güne yaklaşık 12 yıldır, ortaokuldan liseye, üniversiteden çalışan gençliğe, kültürden sanata varıncaya kadar gençliğin var olduğu her alanda ‘üstadın kim var?’ sorusunun muhataplığını cevabını kendisinde bilmişçesine 81 il teşkilatımız 605 ilçe teşkilatımız ile ‘ben varım’ demeye gayret ediyor. Vakfımız 78 il gençlik merkezimiz 174 ilçe gençlik merkezimiz 34 üniversite yurdumuz 50’yi aşkın icathanemiz ve yaklaşık yarım milyona yakın gönüllü genç kardeşimizle sayın cumhurbaşkanımızın tabirleri ile elhamdülillah Türkiye’nin en büyük gençlik hareketi olma noktasına ulaşmış durumdadır. Bizim derdimiz, Türkiye Gençlik Vakfı’nın gençlerinin davası insaniyet, hakkaniyet ve en nihayetinde İslamiyet davasıdır” dedi.
ŞİİRLERLE DÜŞÜNDÜRDÜ
Daha sonra sahneye gelen Dr. Öğr. Üyesi Ömer Demirbağ, katılımcılara anılarından bahsederek zamanda yolculuğa çıkarırken, zaman zaman da örnekler vererek okuduğu şiirlerle düşündürdü.