Bugün Türkiye'de gençlik, kelimenin tam anlamıyla bir kıskacın içinde. Bir yanda yıllar süren, sorgulanamaz hâle gelmiş bir eğitim sistemi; diğer yanda aile kurmayı lüks hâle getiren ekonomik ve kültürel dayatmalar…
Ne üretim var ne huzur; ne çıraklık var ne ahlâk.
...
Bizi nasıl vurdular hatırlatayım mı?
Her zaman ki gibi en zayıf noktamızdan vurdular.
2000'lı yılların ilk yıllarını hatırlayın.
Hemen hemen her haberde bir görüntü vardı.
Yağ, kir, pas içerisinde, ellerinde tamir aleti küçük çocuklar.
Başlık belliydi.
"Çocuk işçiye hayır"
Her şey normaldi elbet.
Kesinlikle çocuk işçiye hayır denilmeliydi.
Oyun çağındaki çocuklarımız dişliler arasında kaybolmamalıydı...
...
Türkiye’de sistematik bir çöküş yaşanıyor ve de hiç kimse maalesef bu gerçeği görmek istemiyor.
Eğitim adı altında nesiller, hemen hemen yirmi dört yıl boyunca sınıf sıralarına zincirleniyor.
Bu süreç boyunca ne hayata dair bir beceri ediniyorlar, ne üretime katılıyorlar, ne de aile kurabiliyorlar.
Bakınız rakamlarla konuşalım:
Türkiye’de ortalama bir genç, 4-6 yaşında anaokuluna başlıyor ve 30 yaşına geldiğinde hâlâ öğrenci olabilir:
2 yıl anaokulu, 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul, 4 yıl lise, 4 yıl üniversite, 2 yıl yüksek lisans, 4 yıl doktora…
Hadi diyelim ki yüksek lisans ve doktordan vazgeçti.
Yaşı ortalama 22-24 arası olacak.
Ki erkekler için daha askerlik de duruyor olacaktır.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Hayatın en üretken 24 yılı sistemin içinde oyalanmakla geçiyor.
Gençlerimiz, evlatlarımız, üç beş net fazla yapıp üniversiteleri kazanma umudu pahasına en verimli çağlarını, sade ve sadece "bir net fazla" yapmak uğruna hazırlık kitaplarının sayfa aralarında ömürlerini geçiriyor.
Kişisel gelişim, sanatsal aktivite, kültürel hareketlilik içerisinde olmadan bir sınav kaygısında debelenen bir gençlik...
...
Bildiğiniz üzere bu yıl "aile yılı" olarak adlandırıldı.
TÜİK verilerine göre doğurganlık hızı 2001 yılında 2,38 iken, 2023’te bu oran 1,51’e düştü.
Yani nüfusun kendini yenileyemeyeceği eşik olan 2,1'in çok altında.
Üstüne üstlük 20 milyona yakın genç evlenemiyor.
Evlense geçinemiyor.
Sebep?
Ekonomik nedenler, nafaka zulmü, feminist kültürün pompaladığı “bireycilik” virüsü ve aileyi küçümseyen modern yaşam tarzı.
...
Bugün çocuk sahibi olmak bir tercih meselesi değil, adeta cesaret isteyen bir lüks hâline gelmiş durumda.
Aile kurmak desen inanın ki orta sınıf için imkansız bir hayal konumuna geldi.
Çünkü önce üniversite bitirilecek, sonra iş bulunacak (ki genç işsizlik oranı %20’nin üzerinde), ardından ev alınacak, düğün yapılacak...
Sonra belki çocuk.
...
Sistem açıkça diyor ki: “Sakın aile kurma, sadece çalış ve borç öde.”
Bu tabloyu değiştirmeden ülkenin geleceğini kurtaramayız.
Evet, radikal olmalıyız.
Belki biraz yadırgayacaksınız!
Anaokulu, ortaokul gibi üretime katkısı olmayan süreçler kaldırılmalı.
Eğitim yılı 6 veya 7 yıl üzerinden değerlendirilmeli.
Lise birimlerinde ise meslek liseleri fen liseleri ile yarışır konuma getirilmeli.
Ayrıca iki yıllık mesleki ortaokullar oluşturulmalı.
Burada terzi, berber, marangoz, tesisatçı gibi alanlarda iş garantili hayata kazandırılacak mesleğini eline almış usta adayları yetiştirilmeli.
Gençler 13-15 yaşından itibaren çıraklık sistemine dahil edilerek gerçek hayata hazırlanmalı.
İslam, meslek ahlâkı ve helal kazanç dersleri tüm okullarda zorunlu hâle getirilmeli.
Zira biliyoruz ki; ahlâkı olmayan birey, diploma sahibi olduğunda faydadan çok zarar verebiliyor.
Devletin malı deniz yemeyen domuz diyen bir bürokrat olabiliyor ahlak olmazsa,
Yahut "yenidoğan çetesi" gibi nice çetelerin çatısı altında üç beş lira fazla para kazanmak için milletin gözbebeği olan minnacık evlatlarını canice öldürebilecek doktorlar olabiliyorlar ahlak olmazsa.
Para uğruna, makam uğruna her şeyi mübah gören mankurtlaşmış bireyler yetiştirmektir ahlaksız diploma…
Zorunlu eğitimi sadece bir dayatma olarak görmek yerine buz dağının ötesini görerek zorunlu eğitimin aslında büyük bir “tuzak” olduğunu görmek zorundayız.
Gençleri evlilikten, aileden, üretimden uzaklaştıran devasa bir tuzak.
...
Ailesiz bir millet, millet olamamış yaşayan ceset topluluğudur!
Bu milletin yeniden yükselişi, sağlam aile yapısıyla mümkündür.
Bunun yolu da yukarıda bahsettiğim 24 yıllık zinciri kırmaktan geçiyor.
Ya bu zincir kırılacak ya da soyumuz!