ANEVRİZMA NEDİR? BELİRTİLERİ NELERDİR?
Anevrizma, damar duvarında meydana gelen zayıflamanın sonucunda oluşan baloncuk benzeri genişlemelerdir. Genellikle beyin damarlarında ve aort gibi büyük damarlarda görülür. Beyin anevrizmaları çoğunlukla belirti vermeden ilerlediği için hastalar tarafından fark edilmesi zordur. Ancak patladığında ciddi ve kalıcı hasarlara, hatta ölüme yol açabilir. Anevrizma patlaması sonucu ortaya çıkan beyin kanamaları, zamanında müdahale edilmezse ölümcül olabilir. Baş ağrısı, çift görme, bulantı, kusma, boyun sertliği, bilinç bulanıklığı gibi belirtiler görülebilir. Bu belirtiler özellikle aniden ve şiddetli bir şekilde ortaya çıkıyorsa, mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır. Anevrizma bazı durumlarda rutin görüntüleme yöntemleri sırasında tesadüfen de tespit edilebilir. Özellikle ailesinde anevrizma öyküsü bulunan bireylerde tarama yapılması önerilir. Op. Dr. Emre Çavuş, anevrizmanın erken evrede teşhis edilmesinin hayati önem taşıdığını belirtiyor. Modern görüntüleme yöntemleri sayesinde anevrizmaların yerleri ve büyüklükleri net olarak belirlenebilmektedir. Bu da tedavi sürecinin başarı oranını ciddi şekilde artırmaktadır.
ANEVRİZMA TEDAVİSİNDE CERRAHİ SEÇENEKLER
Anevrizma tedavisinde cerrahi müdahale, hastanın yaşı, genel sağlık durumu, anevrizmanın yeri ve büyüklüğü gibi faktörlere göre planlanır. Cerrahi tedavi genellikle iki temel yöntemle uygulanır: açık cerrahi (klipleme) ve endovasküler girişim (coil embolizasyon). Klipleme yöntemi, kafatası açılarak anevrizmanın boynuna küçük bir metal klips yerleştirilmesiyle gerçekleştirilir. Bu yöntem, anevrizmanın kan dolaşımından tamamen izole edilmesini sağlar. Coil embolizasyon ise kasık damarından girilerek, anevrizma içine spiral şeklinde tel parçalarının yerleştirilmesiyle uygulanır. Bu spiraller, anevrizma boşluğunu doldurarak kan akışını keser ve baloncuğun patlama riskini ortadan kaldırır. Her iki yöntemin de kendine özgü avantaj ve dezavantajları vardır. Op. Dr. Emre Çavuş, hastaya özel tedavi planlamasının önemine dikkat çekiyor. Günümüzde minimal invaziv yöntemler sayesinde hastaların iyileşme süreci daha konforlu ve hızlı geçmektedir. Özellikle yaşlı ve riskli hastalarda endovasküler yöntemler tercih edilmektedir. İrmet Hospital’da, ameliyat öncesi ve sonrası süreçler multidisipliner bir yaklaşımla ele alınmakta, hasta güvenliği en üst düzeyde sağlanmaktadır. Tedavi sonrası takip süreci de, komplikasyon riskini azaltmak ve nüksü önlemek için dikkatle yürütülmektedir. Op. Dr. Çavuş, anevrizma tedavisinde hasta eğitimi ve uzun dönem takibin de cerrahi kadar önemli olduğunu vurguluyor.
ANEVRİZMA KİMLERDE GÖRÜLÜR? RİSK GRUPLARI KİMLERDİR?
Anevrizma her yaş grubunda görülebilse de bazı bireyler bu hastalık açısından daha yüksek risk altındadır. Özellikle genetik yatkınlık, ailede anevrizma öyküsü bulunması risk faktörleri arasında ilk sıradadır. Hipertansiyon, sigara ve alkol kullanımı, aşırı stres, damar sertliği ve baş bölgesine alınan darbeler de önemli risk etmenlerindendir. Kadınlarda anevrizma görülme sıklığı erkeklere göre daha fazladır. Bu durum östrojen hormonunun damar yapısı üzerindeki etkileriyle ilişkilendirilir. 40 yaş üzeri bireylerde damar elastikiyetinin azalması da anevrizma oluşumuna zemin hazırlayabilir. Op. Dr. Emre Çavuş, risk grubundaki bireylerin belirli aralıklarla beyin görüntülemesi yaptırmaları gerektiğini ifade ediyor. Erken tanı, özellikle sessiz seyreden anevrizmaların zamanında tespit edilmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları, düzenli tansiyon kontrolü ve sigara kullanımının bırakılması anevrizma riskini ciddi oranda düşürmektedir. Ayrıca, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz de damar sağlığını korumak için önemlidir. Ailede beyin damar hastalıkları öyküsü bulunan bireylerin, erken yaşlardan itibaren kontrollerini ihmal etmemesi gerekmektedir. İrmet Hospital, bu bireyler için özelleştirilmiş tarama programları ve risk değerlendirme hizmetleri sunmaktadır. Bu sayede hastalık henüz oluşmadan ya da ilerlemeden gerekli önlemler alınabilir.