147: Alo! Aslanı Kediye Boğdurma Hattı mı?

Hemen hemen daha 10 gün önce öğretmenler günü dolayısıyla bir bir görseller paylaşıldı değil mi?

Peki bugün?

Belki eski video da olabilir.

Ankara’da yaşanan öğretmene saygısızlık görüntülerinden bahsediyorum.

Görenler hatırlayacaktır.

Bu olay aslında tek başına bir olay değil belki de.

Yıllardır süre gelen birikmiş bir sistem arızasının dışa vurumu da olabilir.

Bu görüntüler; sadece birkaç öğrencinin kötü niyeti değil, onlarca yılı aşkındır yapılan yanlış eğitim politikalarının oluşturduğu bir sonuçtur.

Son yıllarda eğitimde hep aynı cümleyi duyduk:

“Öğrenci merkezli eğitim.”

Hatta o kadar ileri gittik ki öğretmen şikayet hattı oluşturduk bir zamanlar.

Yanılmıyorsam 147 idi.

Aslanı kediye boğdurma hattı.

...

Elbette öğrenciyi önemseyelim…

Ama mesele şu ki:

“Öğrenciyi merkeze almak”, öğretmeni değersizleştirmek değildir.

Öğrenciye “özgür ortam” sağlamak, disiplini tamamen rafa kaldırmak değildir.

“Çocuk odaklı olmak”, çocuğu kontrolsüz bırakmak değildir.

Bugün sınıfta öğretmenle dalga geçen, dersin düzenini bozan, saygı sınırlarını aşan gençlik;

kötü niyetli değil yönsüz bırakılmış,baştan ayağa savrulan bir birey topluluğuna dönüştürülmüş bir gençliktir.

Halbuki sistem disiplini "öğretmenin inisiyatifine" bırakmasaydı da öğretmenin kontrolüne bıraksaydı bunlar yaşanmazdı.

Elbette eğitimin ailede başlama durumuna girmiyorum bile. Yahut bir zamanlar "eti senin kemiği benim" gibi cümlelerin ihtişamından bile bahsetmek istemiyorum. Zira artık ne et ne kemik veliye yahut öğretmene ait.

Her şeyiyle kendisine ait kocaman bir birey olmuş durumda öğrenci.

Zira sistem bunu emretmekte idi.

...

Ne ilkokul ilkokul gibi, ne ortaokul ortaokul gibi, ne lise lise gibi…

Her şey sürekli değişen, kararsız, dağınık bir yapıya dönüştü.

Eğitim, uzun soluklu bir yolculuktur halbuki.

Bölünerek, kesilerek, defalarca formatlanarak sağlıklı bir şekilde ilerlemez.

İlerleyemez.

...

Asıl büyük problem ise şu:

Eğitimden ahlak çıkarıldı.

Eğitimden edep çıkarıldı.

Eğitimden maneviyat çıkarıldı.

Sadece bilgi bırakıldı.

Bilgi tek başına bir güç değildir.

Bilgi, ahlakla birleşirse anlam kazanır.

Maneviyatla birleşirse istikamet bulur.

Bugün dersliklerde öğretmenine saygı göstermeyen öğrenci,

yarın toplumda kimseye saygı göstermez.

Ahireti olmayan bir gençliğin,dünyada sorumluluk bilincine sahip olması beklenemez.

Sadece test çözen, sadece sınava odaklanan,

fakat şahsiyet ve karakter inşası almayan bir gençlik:

Yönsüz, disiplinsiz, köksüz ve savrulmaya açık hale gelir.

Geldiğini de maalesef hep birlikte tecrübe ediyoruz.

Türkiye’nin eğitim sistemi;

Daha çok sınav,

Daha çok performans,

Daha çok not ve ölçme üzerine kuruldu.

Ancak bir gerçek var:

Eğitim insan yetiştirme işidir; sadece beyin doldurma işi değildir.

Müfredatlar defalarca değişti, sınavlar defalarca yenilendi, sistem defalarca ad değiştirdi…

Ama ahlak kurulmadı.

Maneviyat temellendirilmedi.

Şahsiyet inşa edilmedi.

Sonuç?

Bugün de gördüğümüz gibi:

Sınıfın ortasında öğretmeni ile alay eden bir gençlik.

Bu çocuklar kötü doğmadı; kötü yetiştirildi.

Hepsi farklı farklı aile ortamlarından geldi.

Aslında hepsinin yaşantısını bazı noktalarında toplumsal ahlak gibi kavramların bir nüvesi vardı.

Bizler hepsine bir tezgah oluşturuldu.

Hem de nasıl bir tezgah.

Bismillah diyerek okula başlayan çocuğu 12 yıl sonrasında atasının maymun olduğuna inandıracak bir tezgah.

...

Bu millet, yıllar boyunca ilmi “ilim” yapan şeyin hikmet olduğunu bilir.

Bizim medeniyetimizde eğitim önce ahlakla başlar:

Edep olmadan ilim, fayda değil zarar getirir.

Çünkü biliyoruz ki; ahlaktan yoksun olan diploma, zaman sonra karşımıza;

Organ mafyasına çalışan bir doktor, devletin en gizli bilgilerini dış ülkelere satan birer bürokrat, tarihin en pis işlerini yapan ve bu yaptıklarından pişman olmayan bir suçluyu savunan bir avukat gibi birçok alanda kişi yahut kişileri çıkaracaktır.

Peki bugün yani Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile birlikte kadim medeniyetimizin ahlak ve edep anlayışının bir nebze olsun tekrardan ayağa kaldırılmasına gayret gösterilirken bunun yanısıra ne yapılmalıdır?

Okullara kesinlikle yeniden otorite kazandırılmalıdır.

Öğretmene saygınlık ve itibarı iade edilmelidir.

Mevzuat,yahut öğrenciy değil ahlak merkeze alınmalıdır.

Müfredat değil maneviyat öncelenerek ilim, hikmet kapısının eşiğinde öğretilmelidir.

Gençliğin zihni bilgiyle,kalbi ise değerlerle inşa edilmelidir.

Çünkü ahlakı olmayan eğitim,

geleceği olmayan toplum üretir.

...

Hal böyle iken Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında yapılan bir takım değişimlerin yanısıra okul içerisinde bilhassa disiplin ve ceza yönetmeliklerinde de değişiklikler yapılarak kontrol tekrardan ele alınmalı.

Zira biliyoruz ki; disiplinden yoksun her çalışma en aşağı tabirle eksiktir.